Günümüzde yaşanan olaylar silsilesinde hoşgörü ve anlayış kavramlarını nasıl arkamızda bıraktık. Sinirli, agresif, duyarsız olarak davranışlarımızı şekillendirmeye başladık. Ayrıca ayrıştırma kültürü içerisinde yaşayarak hoşgörülü olmayı unuttuk.
Müslüman, hoşgörü sahibi ve bağışlayıcıdır Allah (c.c.) gerçek müminleri “Öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler” diye över (AI-i İmran, 134). Hoşgörü konusunda Hz. Muhammed (A.S.) en iyi örnektir Müslümanlar, sadece kendi din kardeşlerine değil diğer dinlerden olanlara da hoşgörülü davranmak zorundadırlar.
İslâmiyet’te din ve inanç konusunda zorlama yoktur. Birisinin inancını değiştirmek zorla değil, ancak onu ikna yoluyla ve kişinin kendi rızasıyla mümkündür. Peki bu durum siyasi görüşümüzde neden uygulayamıyoruz. İnsanlara korku yoluyla fikirlerimizi neden empoze etmeye çalışıyoruz. Eğer, Din insanlara korku ve zulümle iletilseydi, inancın hiçbir anlamı kalmazdı. İnsanların hayatlarını yönlendirmeleri hür iradeleriyle kendilerine ve yaptıkları işlerden Allah’a hesap verecekleri için insanlara ayrıca seçme hürriyeti de verilmiştir.
Dinde zorlama olmadığıyla ilgili olarak Kuran-ı Kerim içerisinde geçen bazı cümlelere bakalım: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklık ve eğrilikten ayırt edilmiştir. O halde kim tâğutu* inkâr edip Allah’a inanırsa, sağlam kulpa yapışmıştır ki hiçbir zaman kopmaz. Allah işitir ve bilir.”(Bakara, 256.)
“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorluyor musun?”(Yunus, 99.)
“Sen Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.”(Nahl, 125.)
Biz gökleri, yeri ve aralarında bulunan her şeyi gerçek bir sebep ve hikmet ile yarattık. Kıyâmet mutlaka kopacaktır. O halde sen, insanların eziyet ve sıkıntılarına karşı müsâmaha ve güzellikle davranma yolunu seç. (Hicr, 85.)
Modern dediğimiz dünyada, binlerce yıl önceki öğütler ve kurallara uymamamızın nedeni yaratılan maddi dünyadaki araç ve simgeleri ele geçirmek dürtüsü, algılarımızı kendi menfaatlerimiz için planlama ve kullandığımız iletişim dilini kutuplaştırıcı merkezde konumlandırmamızdan geçmektedir. Umarım eski değerlerimizi hatırlar ve yaşamımızı hoşgörü dolu, anlayışlı, seçme hürriyetine saygıyı odağımızda yerleştirmiş bir konuma tekrardan yerleştirebiliriz. Kutuplaştırma , benden olmayanı hakir görme , küçümseme bize yarar sağlamaz. Toplumumuzun temel dinamiklerini açacağından, uzun vadede mutsuz, gelecek kaygısı taşıyan, sinirli insanlara dönüşmemizi sağlayacaktır.
*Tağut: Allah’tan başka bir ibadet odağını ifade eden İslami terminolojisidir.
Yorum bırakın